Roman
okumayı severim.İyi romanları daha çok severim. Burada hemen akla şu geliyor:
“Kime göre iyi roman?” Tamamen edebi
zevkime göre. Yani öyle nesnel bir değerlendirme söz konusu değil. Bu arada
tamamlamadığım romanların sayısı da azımsanmayacak kadar çok. Yarısında
bıraktığım romanlar bile oldu.
Doğu
ve Batı medeniyetlerinde estetik anlayış farklı zeminlerde ortaya çıkmıştır. Batı estetiği gerçeklik perspektifi
üzerine, Doğu estetiği ise rüya ve hayâl perspektifi üzerine gelişmiştir.
Gerçeklik estetiği ön planda olduğu için Batı edebiyatında roman başta olmak
üzere düzyazı önem kazanmış ve gelişmiştir. Oysaki Türk edebiyatında rüya ve hayâl ön planda olduğu için şiir hep önemsenmiş , her zaman baş tacı
edilmiştir. Hayâl ve rüya âleminin kapılarını yüzlerce yıldır sonuna kadar
aralamıştır.
Türk okuru ilk romanı günümüzden yüz altmış
yıl kadar önce çeviri yoluyla tanımaya çalıştı. Daha sonra yerli romanlar
yazıldı ve o ilk acemilikler atlatıldıktan sonra zamanla güzel eserler ortaya
çıktı.Her ne kadar edebiyatımız roman türüyle çok geç karşılaşmış olsa da roman
türünün gelişiminin oldukça hızlı olduğu söylenebilir kanaatimce. Dünya çapında
ödül alan romancılarımız olduğuna göre.
Kitap
satışları ve kitap okunma oranları salgın döneminde artmış. Buna seviniyoruz
haklı olarak. Çünkü yazarlarımızın ne kadar nitelikli okur olduğu konusunda
bile ciddi kuşkularım var. Bu dönemde ben de pek çok roman okuru gibi kendimce
bir okuma listesi yaptım.Listemde yerli ve yabancı romanlar da vardı, daha önce
okuduğum hâlde üzerinden uzun yıllar geçtiği için yeniden okumak istediğim
romanlar da. “Veba Geceleri” de listemde
yer aldı. Kitabın yazarı ve yayıncısı da bu kitabı piyasaya sürmek için bundan
daha iyi bir zaman düşünemezdi herhalde. Hatta kuşkucu tarafım zihnimi meşgul
ediyor arada bir: “Yoksa bu adamlar böyle bir salgın olacağını önceden
biliyorlar mı?”
“Veba Geceleri” romanını okurken zaman zaman değişik
sorularla cebelleştiğim de oldu. Yazarın başta TRT’de bile konuşulması kitabın
bir bakıma reklamının en üst perdede yapılması edebiyatla nasıl
ilişkilendirilecek. Veba Geceleri, okur gözüyle bana ne düşündürdü? Bu soruyu
biraz açacak olursak öncelikle
oryantalist bakış açısının romanın bütününe yayıldığını söylemem lazım.Roman
yazarları, kurmaca anlatıcıya bırakırlar anlatımı. Orhan Pamuk, bu anlatıcıyı
romanında biraz değiştirmiş diyebilirim.Romanda birden fazla anlatıcı var. Asıl
üzerinde durmak istediğim bu roman niçin kaleme alındı?
Aşk,ölüm
ve aidiyet üçgeni romanın temel çatışmasını oluşturuyor. Yazarın Doğu’ya bakışı sıradan bir roman
okurunun bile dikkatinden kaçmıyor.Çünkü romanda geçen cami ve kilise bile betimlenirken çok bariz
bir şekilde taraf tutuluyor hissi veriyor okura. Kiliseden bahsedilirken
bakımlı ve temiz, camiden bahsedilirken bakımsız,güdük minareli... Roman üzerine
okuduğum yorumların bazılarında aşk ve ölüm çatışmasına vurgu yapılıyor. Fakat
romanda en çok dikkat çeken şey, Sultan Abdülhamit’in romanın bütününde çok ağır bir şekilde
kötülenmesiydi. Bu kötüleme hem roman kahramanları üzerinden hem de anlatıcının
yorumlarıyla yapılıyor.Öyle ki “Bu roman niçin yazılmış?” sorusunun cevabı
roman vasıtasıyla tarihî gerçekliği tamamen devre dışı bırakarak Abdülhamit’i
değersizleştirmek gibi geldi bana.Sultan Abdülhamit’in üzerine yazılmış birçok
yazı var. İki keskin pencereden biri Sultan Abdülhamit’i sürekli güzel bir
bahçede resmederken; diğeri sürekli sevimsiz,çirkin bir mekânda tasvir eder.
Biraz tarihî olayları aklıselim bir şekilde yorumlama kabiliyeti olanlar bilir
ki pencerenin biri Yahudi seviciler tarafından tutulmuştur ve yazık ki Orhan
Pamuk’un ücretsiz olarak Amerika’da eğitim gördüğü yazarlık okulunun finansörü
İsrailli bir ailedir.Ödüllü yazarımızın romanını okurken zaman zaman çok
sıkıldığımı söylemeliyim. Ahmet Mithat Efendi’yi aratmayacak kadar gereksiz
ayrıntı ve bilgiye yer veren yazar psikolojik tahlillere fazla girmemiş.
Önce
şiir yazmak ister edebiyat insanı. Şiirde zorlanınca öyküye sığınır, öyküde de
başarılı olamayınca romanda dener şansını. Orhan Pamuk da öyle yapmış
olmalı.Fakat yazarlık sahnesine çıkarken arkasındaki hatrı sayılır destekçileri
olmasaydı acaba bugünlere gelebilir miydi yazar olarak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder