18 Nisan 2025 Cuma

Sermest Ayılmaz / Ahmet Yılmazefe'nin "Sokak Arkası " Şiiri Üzerine



Bu şiir, çok dokunaklı ve yoğun bir atmosfer taşıyor. Hem mekânsal hem de duygusal bir dönüşüm hissi var içinde. Arka sokakta bir “şehir”in büyümesi, geçmişten kopuşu, yeni bir dünyanın doğuşunu simgeliyor olabilir. Özellikle şu bölümler çok etkileyici:

"yalnızlıkları
yağmurları unut
unut kibirli kelimeleri"

Bu kısımda sanki bir arınma, sadeleşme arzusu var. Geçmişin ağırlıklarını, gururlu sözleri, belki pişmanlıkları geride bırakma isteği… Ve sonra şu dizeler:

"hangi gölgenin sahibi olduğumu bilsem
bana yeter"

Kimliğini, aidiyetini, içsel köklerini arayan bir ses duyuluyor burada. “Gölge” metaforu çok şey anlatıyor; geçmişin izleri, bastırılmış hisler ya da bir başkasının varlığı…

"bizim sokağın arkasında
yeni bir şehir büyüyor
akşamdan beri"

Burada şiir, oldukça somut bir mekânla başlıyor: “bizim sokağın arkası.” Bu tanıdık ve sıradan alanın hemen arkasında “yeni bir şehir”in büyüyor olması, hem fiziksel bir dönüşüm (şehirleşme, değişim) hem de metaforik bir değişim anlamına gelebilir. Bu şehir, geçmişin hemen ardında doğan yeni bir hayattır belki de.
"Akşamdan beri" zamanla ilgili bir belirsizlik taşıyor; çok kısa bir süre mi, yoksa zamanın içinden süzülen yoğun bir an mı?

"yalnızlıkları
yağmurları unut
unut kibirli kelimeleri"

Bu kıtada bir dönüş çağrısı var: unutmak.


Bu "unut" emri bir tür arınma, sadeleşme öneriyor. Bir yükü bırakma hali. Aynı zamanda bir iç konuşma, hatta bir dua gibi de okunabilir.

"hangi gölgenin sahibi olduğumu bilsem
bana yeter"

Bu dizeler şiirin en şiirsel, en yoğun bölümü belki de.
"Gölge" burada hem bilinçaltını, hem geçmişi, hem de kişinin kimliğine dair karanlıkta kalan, tanımlanamayan taraflarını simgeliyor olabilir.

Şair/ses diyor ki: “Ben bile bilmiyorum, hangi geçmişe, hangi iz’e aitim.”
Ama bilseydi, bu bilgi ona yetecekti. Bu, aidiyet ihtiyacının, kendini bulma arzusunun açık bir göstergesi.

"büyük havalar bunlar
bunlar şubat
bunlar zemheri"

Burada sert bir doğa atmosferi devreye giriyor.

“Büyük havalar” ifadesi, hem fiziksel anlamda soğuk, sert havaları hem de duygusal olarak zor dönemleri anlatıyor olabilir.

Şubat ve zemheri zaten Türkçede en soğuk, en içe kapanık aylar. Zemheri, halk dilinde karakışın en şiddetli zamanı.

Burada doğa da duygu dünyasına eşlik ediyor: bir soğukluk, karanlık, belki yalnızlık.

"bizim sokağın arkasında
yeni bir dünya dönüyor"

Son bölüm, ilk bölümün tematik bir devamı.
Ama artık “şehir büyüyor” değil, “dünya dönüyor.”
Bu büyüme artık sadece kentsel ya da fiziksel değil, evrensel, bütünsel bir dönüşe işaret ediyor. Bir çağ değişimi gibi.
Ve bu dönüş, şairin arkasında. O hâlâ geçmişte duruyor olabilir mi?

Mekân ve Zaman: "Sokağın arkası" gibi küçük detaylarla başlayan anlatı, "dünya dönüyor"a kadar genişliyor. Bu da mikrodan makroya bir anlatım yolu sunuyor.

İstanbul 2025

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder